Buharla kaplanmış aynaların önünde üç trans güzel… Her biri kendi yolculuğundan, kendi yaralarından geçmiş, ama bu gecede yalnızca şefkate, güvene ve samimiyete yer vardı. Odanın loş ışığı, üzerlerine yumuşak bir tül gibi düşerken, geçmişin ağırlığı bir süreliğine dışarıda kalmıştı. Hiçbiri bir yere yetişmiyordu. Gülüşler, küçük dokunuşlar, gözlerde beklenmedik bir yumuşaklık… Bu, yalnızca bedensel bir yakınlık değil; görülmenin, anlaşılmanın ve olduğu gibi kabul edilmenin sessiz kutlamasıydı. Arzular kelimesizdi, ama dürüsttü. Ve o dürüstlük, üç kalbi aynı ritimde attırıyordu. Dokundukları her yer, daha önce kimsenin ilgilenmediği bir parça gibiydi. Güven, yavaşça ilerleyen bir nehir gibi odanın içinde dolanıyor; her birini birbirine biraz daha yaklaştırıyordu.

Comments are closed.