<p data-start="277" data-end="487">Gece yavaşça şehri örterken, pencerenin kenarında bekliyordum. Rüzgâr perdeyi usulca dalgalandırıyor, odada gizli bir davet gibi fısıldıyordu. Kapının anahtarla çevrilişini duyduğumda kalbim bir an durdu sanki.</p>
<p data-start="489" data-end="697">İçeri girdiğinde gülümsemesi her şeyi susturdu. Göz göze geldik. Konuşmadık. Konuşmaya gerek yoktu. Onu elinden tuttum ve salona geçtik. Mumlar yandı, müzik başlamadı bile—çünkü o an kendi ritmini yaratmıştı.</p>
<p data-start="699" data-end="925">Koltuğa oturdu, ben yanına eğildim. Parmaklarım saçlarına dokunduğunda gözlerini kapattı. Dudakları aralandı ama kelime çıkmadı—yalnızca nefes… sıcak ve sabırsız. Zaman yavaşladı. Her şey çok daha netti: bakışı, teni, varlığı.</p>
<p data-start="927" data-end="1106">Boynuna hafifçe yaklaştım. Kalbi oradaydı sanki, nabzı teninden duyuluyordu. Bir öpücük, sonra bir bakış. Bir başka öpücük… ama bu sefer uzun. Sessizlik artık gürültüden fazlaydı.</p>
<p data-start="1108" data-end="1264">O an sadece biz vardık. Dünya, dışarıdaki sokak lambaları kadar uzaktaydı. Her hareket, her dokunuş bir sırdı; bir hikâyenin sessizce yazılmış satırlarıydı.</p>
<p data-start="1266" data-end="1321">Ve o gece, hiçbir şey söylemeden her şeyi anlatabildik.</p>

Comments are closed.